Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’den yapılan rivâyete göre, buyurmuşlar ki: «Kalem’in ilk yazdığı şey, Bismillahi’r-rahmâni’r-rahîm’dir. Siz de bir kitap yazdığınızda başına Besmele-i Şerif ‘i yazınız. Besmele gökten inen her kitabın anahtarıdır. Cebrail (a.s.) gökten indiğinde, ilk olarak Bismillahi’r-rahmâni’r-rahîm’i okumuştur.»
- Kalem’in ilk yazdığı şey nedir ve bu nasıl bir öneme sahiptir?
- Cebrail (a.s.)’in gökten indiğinde ilk olarak Besmele-i Şerif’i okumasının anlamı nedir?
- İmam Ebu Hanife ve İmam Şâfiî’ye göre Besmele her sûrenin başında bir âyet mi, yoksa bir âyetin bir parçası mıdır?
- Besmele’nin namaz içindeki yeri ve önemi nedir?
- İmam Şâfiî’nin Besmele’nin tam bir âyet olduğu görüşüne karşı İmam Ebu Hanife’nin görüşü nedir?
- Besmele’nin abdestle ilişkilendirilmesi nasıl bir hükme işaret eder?
- Abdest sırasında Besmele’yi unutan kişinin durumu nasıldır?
- Hazret-i Âişe’nin rivayetine göre, Besmele’nin yemekle ilişkilendirilmesi nasıl gerçekleşmiştir?
- Besmele’nin yemek yerken söylenmesi ile ilgili hadisler nelerdir?
- Besmele’nin denize giren bir kişinin güvenliği üzerindeki etkisi nedir?
- Besmele’nin bir kabirdeki azabı ortadan kaldırdığına dair rivayet nasıl açıklanabilir?
BESMELE-İ ŞERİF HAKKINDAKİ RİVAYETLER
Cebrâîl (A.S.), Besmele-i Şerif ‘i bana indirdiğinde onu üç defa tekrarladı ve dedi ki: “Bu sana ve senin ümmetine verilmiştir. Onlara emredip de ki: Hiçbir işlerinde Besmele-i Şerif ‘i terketmesinler. Çünkü ben onu bir an olsun terketmiş değilim! Benim ona devamım, baban Adem Peygamber’e indirdiğimden beridir. Melekler de ona o zamandan beri devam ederler.” 1
Ma’rifet ehli bazısı şöyle demiştir: “Besmele-i Şerif, hidâyet hazinesinden alınmış kutsal bir sözdür. Velâyet hil’atlerinden bir rübubiyet hil’atidir. İnâyet ehli için yakınlık sağlayan bir vuslattır. Cinayet ehli için ise has bir rahmettir.”
- İmam Şâfiî‘ye göre, Besmele her sûrenin başında bir âyettir.
- İmam Ebu Hanife‘ye göre ise, başlı başına bir âyettir; sûreler arasını ayırmak için indirilmiştir. Teberrüken, Kur’ân’a onunla başlanır. Neml sûresinde geçen Besmele tam bir âyet değildir, âyetten bir bölümdür. Orada tam bir âyet olmamasının hikmetini şöyle ifade etmişlerdir: Cünüb, loğusa ve aybaşı âdeti olanlar onu okumaktan menedilmesinler diye. Tıpkı iki şehadet kelimesi gibi…
Bunlar Kur’ân’da bir araya getirilmemiştir. Ta ki cünüp ve loğusa ile aybaşı adetli ölüm anında bunu söyleyebilsinler.

Bil ki, Neml sûresindeki Besmele, ittifakla Kur’ân’dır (yani Kur’ân’dan bir parçadır). Sûrelerin başında bulunan Besmele ise; bu konuda meşhur olan görüş, Ebû Hanîfe’nin görüşüdür. Ona göre, o besmeleler Kur’ân’dan değildir. İmam Mâlik’in mezhebinde olduğu gibi… Ama Hanefî mezhebinde sahih olan husus, Besmele-i Şerife’nin Kur’ân’dan tek bir âyet olduğudur; sûrelerin arasını ayırmak için indirilmiş ve başlamasına teberrük kılınmıştır. Delil ise, Selef’in hiçbirisinin inkâr etmemesi ve Kur’ân’ın mushafa yazılmasıdır. Aynı zamanda namazın onunla suz câiz olmadığıdır. Ancak tam bir âyet olup olmadığında şüphe izhar edilmiştir. İmam Şâfiî, iki kavlinden birinde onun kendisinden önceki cümleyle birlikte bir ayet olduğunu söylemiş ve böylece sûreden tam bir âyet olduğuna hükmetmiştir. Ancak bu görüş bir şübhe uyandırmış ve bununla maktu bir farzın yerine getirilmeyeceği sonucuna varılmış ve cünüp ile aybaşı adeti içinde bulunan kimsenin onu okuyabileceğinin tezi olduğu ifade edilmiştir. Ancak onlar da bunu teberrük ve uğur kasdiyle okurlar; Kur’an kasdiyle okumazlarsa cevaz hükmü geçerli olmazlar. Meselâ: Şükür kasdiyle, “Elhamdü lillahi rabbi’l-alemîn” derse câiz olur. Tilavet kasdiyle derse cevaz olmaz. Çünkü cünüp ile aybaşı âdeti içinde olan kimse Kur’an okuyamaz. Böylece, yani şükür kasdiyle okurlarsa bu katıksız bir dua olmuş olur. Ancak bu, namaz dışına mahsus bir cevazdır. Çünkü namaz içinde Fâtiha’yı şükür ve dua kasdiyle okuyan kimsenin bu tarz okuması farz yerine geçer ve kasdettiği ile amel olunmaz. Çünkü namaz kırâet yeridir, ister istemez okunan âyet, kırâet yerine geçer. Ama namaz dışında böyle değildir; orada neyi kasdederse onunla amel etmiş olur. Şâfiî’nin delil olarak meydana koyduğu şeyden dolayı Besmele’nin tam bir âyet olup olmadığında şüphe edilmesi, Kur’an kasdiyle onu okumanın cevazını isbat etmemektedir. Çünkü makam, ihtiyat makamıdır. O halde burada ihtiyata daha uygun olan, terkedilmesidir. Çünkü delil onun tam bir âyet olduğuna tamamen delalet etmemekte ve böylece şübheden uzak kalmamaktadır. Namazın onunla câiz olması hususu ise böyle değildir. Çünkü namazda bu durumda ihtiyata daha uygun olan, içinde şüphe bulunan âyetin okumasının terkedilmesidir; her ne kadar delil onun bir âyet olduğuna ve Kur’an’dan olduğunu inkar edenin küfrüne delalet etse bile… Çünkü bunu isbat edenlere göre onların delili kuvvetli sayılır ve bu durum karşı tarafı açıklıktan müşküle götürmez. Bu sebeple Taftazani’nin belirttiği husus varid sayılmaz.
Denilse ki; Besmele’nin inmesinin tekrarı, onun Kur’âniyetinin tekrarını gerektirir. Nitekim “FEBİEYYİ ALAI RABBIKÜMÄ TÜKEZZİBAN” âyetinde durum böyledir. O halde Besmele’yi neden bir tek âyet saymışlar? Buna cevap olarak deriz ki: Bir ayetin tekrar inmesi, Kur’âniyetinin tekrar edilmesini gerektireceğini kabul etmiyoruz. Fâtiha birkaç defa indiği halde, onun Kur’âniyetinin tekrarını iddia eden olmamıştır.
Besmele süreler arasını ayırmak ve başlama için teberrük olmak için indirildiğinden, yerinin birkaç tane olmasıyla onun birkaç ayet sayılması düşünülemez. Ancak tekrar örnek olarak “FEBİEYYİ ALAI RABBIKUMA TÜKEZZİBÂN” âyetini veriyoruz. Bu, onun gibi değildir. Çünkü bu ayet, yerinin taaddüdü ile taaddüt etmiştir. 2
Ebû Hüreyre (R.A.)’den yapılan rivayete göre, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki: “Bismillahi’r-rahmani’r-rahim ile başlamayan her şerefli iş noksandır; yarar ve bereketi azdır.” 3
Bu hadis-i şerife dayanarak demişlerdir ki: Haram olduğu kesinlik kazanan bir şeye (zina etmek, içki içmek gibi) başlarken Bismillah diyen kimse kâfir olur. Ama o işi bitirdikten sonra Elhamdü lillah diyecek olursa, küfre düşüp düşmemesinde ihtilaf edilmiştir: Kâfir olmaz diyenler, böyle kötü bir şeyden ayrılıp kurtulduğu için hamdetmiştir, şeklinde yorumlamışlardır.
Bil ki: Bu hadis-i şerîf, şerefli bir işe başlarken Bismillah demenin sünnet olduğuna delalet etmektedir. Bunun için abdeste başlarken Besmele’yi unutan kimse, abdest ortasında bunu hatırlayıp söylerse sünneti yerine getirmiş sayılmaz. Ama yemek yerken durum böyle değildir. Hatırladığı yerde söylerse yine de sünneti yerine getirmiş olur. Çünkü abdest bir tek ameldir; yemeğin ise her lokması başlı başına bir ameldir. Bu konuda Hazret-i Âişe (R. Anha)’nın rivayeti bize ışık tutmaktadır. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz altı kadar ashabıyla yemek yerken, bir bedevî içeri girdi ve Besmele çekmeden iki lokma yedi. Bunun üzerine Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz, “Bedevî eğer Besmele çekerse size de kâfi gelmiş olur… Sizden biriniz yemek yerken Allah’ın ismini ansın. Bunu başlarken unutursa, hatırladığı yerde, başında da, sonunda da Bismillah desin!”4
Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in: “Üzerine Allah’ın adını anmayan kimsenin abdesti abdest değildir” meâlindeki hadisi, abdestin faziletine hamledilmiştir. Çoğu âlimler bu görüştedir. Zahirilere göre ise böyle değildir.
Yapılan rivayete göre, Vehb bin Münebbih (R.A.) diyor ki: Allah bu kelimelere bir hükümranlık vermiştir ki bunu başka kelimelere vermemiştir. Bu kelimelerle taharet tamamlanır, boğazlanan hayvanlar helal olur, şeytanın birtakım davetleri bununla men’olunur. Çocuklar onunla yemek ve içmeyi hazmedip büyürler. Eğer bir kimse kalbinin bütün açıklık ve samimiyetiyle Bismillahi’r-rahmani’r-rahim diyerek denize girerse boğulmaz. Ateşe girecek olursa yanmaz. Yılanlar ve akrepler arasına girecek olursa, ısırmaz ve sokmazlar. Bir mü’minin kabrinin başucunda okursa, ondan azab kaldırılır. Bütün bunlar Besmele’nin bereketiyle olur. 5
İSA PEYGAMBER VE BESMELE
Yapılan rivayetlere göre, İsa Peygamber bir kabrin yanından geçerken, azab meleklerinin o kabirdeki kimseye azap ettiklerini gördü. Seyahatinden döndüğünde o kabre uğradı, namaz kılıp, Allah’a dua etti. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah ona şöyle vahyetti: “Ya İsa! Bu kul asi bir kimse idi. Benim azabımda hapis kalmak üzere öldü. Ölürken karısını gebe olarak bırakmıştı. Karısı doğum yaptı; bir erkek çocuk doğurdu. Çocuk büyüyünce annesi onu muallime teslim etti. Muallim ona Bismillahirrahmanirrahim’i öğretti. Bunun üzerine, oğlu yer üstünde Bismillah derken onun babasına kabirde azab etmekten utandım!”
Bazısına göre, Bismillahi’r-rahmani’r-rahim on dokuz harftir. Bunda iki yarar vardır: Zebâniler on dokuz tanedir. Onların şiddeti Bismillahi’r-rahmani’r-rahîm’in ondokuz harfiyle def’edilmiş olur. Diğeri ise, Allah bir gün bir geceyi 2 saate bölmüş, sonra beş vakit namazı farz kılmış ve bunu beş saate bağlamıştır. Böylece geriye kalan on dokuz saatte meydana gelen günahlar, Besmele’nin on dokuz harfiyle temizlenmiş olur..
KAYNAKLAR:
- (Hadisin senedi tesbit edilememiştir.) [Bahrü’l-Ulûm]. ↩︎
- Tefsir-i Besmele . ↩︎
- Kaynak: Ebû Dâvud, Nesai, Ibni Mace. ↩︎
- Kaynak: Ebû Dâvud, Ibni Mace; Alze’den (R. Anh). ↩︎
- Besmelenin belirtilen hususlarda tesirli olabileceğine dair bazı müstesna haller mümkündür. Dosdoğru iman, helal lokma, ihlaslı ibadet, güzel ahlak, din, ahlak ve faaliyetlerde hizmet ve gönülden onun tesirine inanmak… (Mütercim) ) ↩︎
BENZER YAZILAR: