(Ayrıca kırba ile su taşımış o da boynuna iz yapmıştı, evi süpürmüş, elbisesi toz olmuştu. Tencere kaynatmış o da elbisesini paslandırmıştı; bu yüzden çok sıkılmıştı.) Sonra, Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e bir takım esirler getirildiği haberi kendi-sine ulaşınca, bir hizmetçi istemek için Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in yanına geldi. Fakat Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e rastlayamadı ve bu isteğini Aişe (Radıyallâhu Anhâ)ya anlattı. Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) (eve) gelince, Aişe (Radıyallâhu Anhâ) onun bu isteğini kendisine anlattı. Bunun üzeri-ne Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bize geldi, o sırada biz yatma vaziyeti almıştık. Biz hemen kalkmaya davrandık, Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Yerinizde durun” dedi ve geldi aramıza oturdu. Hatta ben onun ayaklarının soğukluğu-nu göğsümde buldum. (Fâtıma (Radıyallâhu Anhâ) utandığı için başını yorgana soktu.) Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem):
“Sizi, istediğiniz şeyden daha hayırlısına delâlet edeyim mi? Yatma vaziyeti aldığınızda otuzüç defa “Sübhânellâh”, otuzüç defa “el-Hamdülillâh”, otuzdört defa da “Allâhü ekber” deyin. Bu(nu demek) sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır.” buyurdu. (Buhâıl, Nefakât.. no:2945, 5046; Müslim, Zikir:19, no:80, 4/2091; Ebü Dâvud, Edeb:109, no:5062, 2/735;; Tirmizi, De’avât:24, no: 3408, 5/477; Ahmed ibni Hanbel, el-Miisned, no:996, 2/288) Ali (Radıyallâhu Anh): “Ben bunları Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den duyduktan sonra hiç bırakmadım” dedi. O zaman kendisine: “(Mu`âviye (Radıyallâhu Anh) ile aralarında çı-kan) Sıffin (harbi) gecesi de mi?” diye sorulduğunda, Ali (Radıyallâhu Anlı): “Sadece Sıffin (vakası) gecesi unuttum, sonra gecenin sonunda hatırladım ve söyledim” dedi.
Abdullah ibni Amr (Radıyallâhu Anhuma)dan rivâyete göre, Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İki haslet vardır ki, bir Müslüman kul bunlara devam ederse mutlaka cennete girer. Bu iki haslet çok kolaydır, fakat bunlarla amel edenler çok azdır. Her namazın sonunda on kere tesbih eder, on kere hamdeder, on kere de tekbir eder. İşte bu(nu günde beş kere söyleyeceğinden) dille yüz elli (kere söylenıniş), Mizân’da ise (bire on verileceğinden) bin beş yüz olur. (Müslüman bir kul) yatağına geldiği vakit, otuzdört kere tekbir eder, otuzüç kere hamdeder, otuzüç kere de tesbih eder. İşte bu, dille yüz, Mizân’da ise (bire on hesabıyla katla-nacağından) bin olur.” (Abdullah ibni Amr (Radıyallâhu Anhuma) şöyle demiştir: “Yemin olsun ki, Rasfılüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i gördüm eliyle düğüm yaparak onları sayıyordu.” Ashâb-ı Kiram “Ey Allâh’ın Rasülü! Bunlar bu kadar kolay olduğu halde, niçin bunlarla amel eden azdır?” dediklerinde Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Şeytan, sizden birinize uyku(ya yatacağın)da gelir. O bunları söyleyemeden onu uyutur. Yine böylece namaz(ın sonun)da da gelir; kişi bunları söylemeden önce ona başka bir iş hatırlatır (ve bunları söylemeyi unutturur).” (Ebü Dâvüd: 5065, 2/736; Tirmizi, 3471; Nesdi, el-Müctebâ: 3 / 74)
Allahü teâlâya hamd olsun! Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma salât ve selâm olsun! Din ve dünyâ se’âdetinize düâ ederim. Meşâyıhı kirâmdan birçoğu “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, muhâsebe yolunu seçmişlerdir. Her gece, yatacağı zemân, o gün yapmış olduğu işlerini, sözlerini, hareketlerini, hareketsizliklerini, düşüncelerini, herbirinin niçin olduğunu anlarlar. Kusûrlarını ve günâhlarını temizlemek için, tevbe ve istigfâr ederler. Allahü teâlâya boyun bükerler, yalvarırlar. İbâdetlerini ve iyiliklerini de, Allahü teâlânın hâtırlatması ile ve kuvvet vermesi ile olduğunu bilirler. Bunun için, Hak teâlâya hamd ve şükr ederler. (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbının sâhibi, [ya’nî Muhyiddîn-i Arabî] “kuddise sirruh”, bu muhâsebecilerden biri idi. Buyuruyor ki, (Ben kendimi hesâba çekmekde, Meşâyıh-ı kirâmın hepsinden ileri gitdim. Niyyetlerimi, düşüncelerimi de hesâba katdım). Bu fakîre göre “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, Muhbir-i sâdıkdan gelen haberlere uygun olarak “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” her gece yatarken, (Sübhânallahi velhamdü lillahi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber) yüz def’a okursa, tesbîh ve tahmîd ve tekbîr eylemiş olur. Böylece, muhâsebe yapmış olur. Kendini hesâba çekmiş sayılır. Tesbîh söylemek, tevbenin anahtarıdır. Bunu çok okumakla, kusûrlarının, günâhlarının afv edilmesini istemiş olur. Bu günâhlardan dolayı, Hak teâlâya bulaşdırılmış olan lekeleri tenzîh ve takdîs etmiş olur. Günâh işleyen bir kimse, bu emrlerin ve yasakların sâhibinin azametini ve kibriyâsını düşünmüş olsaydı Onun emrlerine karşı gelemezdi. Günâhları yapması, Onun emrlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermekdedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. (Tenzîh) kelimesini, [ya’nî yukarıda yazılı olan tesbîhi] çok okumakla, bu kusûr afv olunur.
Mektûbât 1. cild 309. mektup
KAYNAK: CÜBBELİ AHMET HOCA / DUÂLARIM