Büyük hadis hafızı Muhaddis İbni Beşküvfil (Rahimehullah) "el-Müsteğisine billah" isimli çok meşhur ve muteber eserinde, İmam-ı Azam Efendimiz'in yetiştirdiği büyük müctehid ve veli Abdullah ibni Mübarek (Radıyallahu Anh)'ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir:
"Bir kere Tarsus'tan gazaya çıktık. Bir müfrezeyle birlikte ben de o cihada katılmıştım. Benim bir hayvanım vardı ki onun yolcluğa dayanacağına güveniyordum, yedek atım da yoktu.
Nihayet yolda bir yere geldiğimizde hayvanım yıkıldı düştü. Ben de omın yanına oturup bu cihada katılamayacağım için dertli dertli düşünmeye başladım. Tam o sırada yüzü çok güzel, kokusu çok hoş bir adam yanıma uğradı. O sırada bütün insanlar gitmiş ve ben tek kalmıştım.
O zat bana: 'Ey İbni'l-Mübarek! Seni oturtan şey nedir?' dedi, ben de: 'Allah'm bu atım hakkında vereceği hükme razı gelerek burada beklemekteyim.' dedim. O: 'Atma binmek ister misin?' deyince ben de: 'Bunu bana kim yapacak ki?!' dedim. Derken o zat atımın yanına gitti ve elini alnına koyarak kuyruk sokumuna kadar sıvazladı ve sonra:
'Ey illet! Allah'ın izzeti hakkı için, Allah'ın azameti bahşı için, Allah'ın celali hatırı için, Allah'ın kudreti bahşı için, Allah'ın saltanatının sultanı hakkı için, 'La ilahe illallah' hürmeti için, Allah katından Kalem'in yazdığı şeyler (tüm mukaddesat) hürmeti için ve 'Ve la havle ve la kuvvete illa billah' zikrinin kudreti için sana and veriyorum ki mutlaka çekilip gidesin.' dedi.
Tam o anda ölmek üzere olan atım sapasağlam bir şekilde sıçradı ve silkindi. O zat atımın üzengisini tutarak 'Haydi bin.' dedi. Ben de bindim ve arkadaşlarıma kavuştum. Sonra kendi kendime: 'Ya bu senin yaptığın insaftan değil, düşman beldesinde bir adamı yalnız başına bıraktın gidiyorsun. Mutlaka onu arkama redif yapmalıydım.' diye düşündüm, fakat sonra 'Duasının bereketiyle Allah'm kudretini gördüğüm bu zatı Allah-u Te'ala selamete çıkartmaya Kadir'dir. (Ben onu düşünmesem de olur.)' diye düşündüm.
Ertesi gün harp patladı ve biz düşmana galip geldik. Bu zaferimizden sonra bir de baktım ki o zat yine önümüzde, bize garumetleri gösteriyor, bizi düşmanlardan ihtiyatlı olmaya davet ediyor ve orada da en zor işleri bize kolaylaştırıyor. Derken yanına yanaştım ve: 'Sen benim dünkü arkadaşım değil misin?!' dedim, o da: 'Evet, ben oyum.' dedi.
O zaman ben: 'Allah aşkına sana soruyorum; sen kimsin?' deyince sıçrayıp ayağa kalktı, kalkar kalkmaz altındaki toprak yemyeşil oldu, o zaman anladı.m ki o Hızır (Aleyhisselam)dır."
Yaşadığı bu ilginç hadiseyi anlattıktan sonra Abdullah ibni Mübarek Hazretleri: "Ben bu kelimeleri hangi hasta üzerine okusam, mutlaka o şifa bulmuştur, ancak eceli geldiyse müstesna. (Yani eceli gelmeyen hangi hastaya bu dua okunursa o hasta iyileşir ve bağlarından çözülmüş gibi derdinden kurtulur.)" demiştir.
Abdullah ibni Mübarek Hazretleri'nden bu nakli yapan Ebu Bekr ibni Mücahid (Rahimehullah) kitabının haşiyesine "Bu dua çok kıymetlidir ve çok şereflidir." diye kayıt düşmüştür.
(İbnü Beşküval, el-Müsteğfsine billah, rakam:118, sh:120-121; el-Alusi, Ruhu'l-me'ani, 8/305)
Üstadımız Hacı Mahmud Efendi Hazretleri bu duayı hastalara okur ve şeyhi Ali Haydar Efendi Hazretleri'nden de bu duayı naklederdi. Kendi hatt-ı desti (el yazısı) ile bu konuda şöyle yazmışlardır:
"Felç ve nüzill gibi rahatsızlığa mübtela olan kimseye okunurken elini alnına vaz edip (koyup) enseye doğru ta kuyruk yerine kadar ve a hastalık olan, uyuşuk olan mahallini meshederek (hastalık bölgesini sıvazlayarak) şu eksamı (kasemleri) okuyalar. 7 sabah devam edilirse biiznillah hasta şifayab olur. Bir nice mübtelfilara bu vechile yedi sabah okunup şifayab oldukları Efendi Babamız' ca da meşhur ve mücerreptir."
Kaynak: Lalegül Dergisi Temmuz 2018
TÜRKÇE OKUNUŞU:
Aqsemtü aleyki eyyetühel illeh. Bi izzeti izzetillâhi ve bi azameti azametillâhi ve bi celâlihî celâlillâhi ve bi qudrati qudratillâhi ve bi sültâni sültânillâhi ve bilâ ilâhe illallâhu ve bimâ cerâ bihil qalemu min indillâhi ve bilâ havle ve lâ quvvete illâ billâhi illensaraft.
Şifa İle İlgili Konular: