Abdülkadir el-Geylânî (Kuddise Sirruhûnun, senedini zikrederek Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivayet ettiği bir hadis-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallellahu Aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ الله تَعَالَى عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَنْ صَلَّى فِي شَوَّالٍ ثَمَانِيَ رَكَعَاتٍ لَيْلًا كَانَ أَوْ نَهَارًا، يَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَخَمْسَ عَشْرَةَ مَرَّةً قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ، فَإِذَا فَرِغَ مِنْ صَلَاتِهِ سَبْحَ سَبْعِينَ مَرَّةً، وَصَلَّى عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَبْعِينَ مَرَّةً، وَالَّذِي بَعَثَنِي بِالْحَقِّ نَبِيًّا مَا مِنْ عَبْدٍ يُصَلّي هذهِ الصَّلاةَ إِلَّا أَنْبَعَ اللهُ لَهُ يَتَابِيعَ الْحِكْمَةِ فِي قَلْبِهِ، وَأَنْطَقَ بِهَا لِسَانَهُ وَأَرَاهُ دَاءَ الدُّنْيَا وَدَوَاءَهَا، وَالَّذِي بَعَثَنِي بِالْحَقِّ مَنْ صَلَّى هَذِهِ الصَّلَاةَ كَمَا وُصِفَتْ لَا يَرْفَعُ رَأْسَهُ مِنْ أَخِرِ سَجْدَةٍ حَتَّى يَغْفِرَ الله لَهُ، وَإِنْ مَاتَ مَاتَ شَهِيدًا مَغْفُورًا لَهُ، وَمَا مِنْ عَبْدٍ صَلى هذهِ الصَّلاةَ في السفرِ إِلَّا سَهْلَ اللَّهُ عَلَيْهِ السَّيْرَ وَالذَّهَابَ إِلَى مَوْضِع مُرَادِهِ، وَإِنْ كَانَ مَدْيُونًا قَضَى اللهُ دَيْنَهُ، وَإِنْ كَانَ ذَا حَاجَةٍ قَضَى اللَّهُ حَوَائِجَهُ، وَالَّذِي بَعَثَنِي بِالْحَقِّ مَا مِنْ عَبْدٍ يُصَلِّي هَذِهِ الصَّلَاةَ إِلَّا أَعْطَاهُ اللهُ تَعَالَى بِكُلِّ حَرْفٍ وَبِكُلِّ آيَةٍ مَخْرَفَةً فِي الْجَنَّةِ» قِيلَ: «وَمَا الْمَخْرَفَةُ يَا رَسُولَ اللهِ»، قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَسَاتِينُ فِي الْجَنَّةِ يَسِيرُ الرَّاكِبُ فِي ظِلِّ شَجَرَةٍ مِنْ أَشْجَارِهَا مِائَةَ سَنَةٍ ثُمَّ لَا يَقْطَعُهَا ..
“Her kim Şevval (ayı) içerisinde gece veya gündüz olsun (farketmez), sekiz rekât kılar, her bir rekât içerisinde Fâtihatü’l-Kitâb, sonra on beş kere ‘Gul hüvellahü ehad’ (İhlas Sûresi) okur, namazını bitirdiğinde ise yetmiş kere (‘Sübhanellah’ diyerek) tesbih eder, yetmiş kere de Nebî (Sallellahu Aleyhi ve sellem)e salevât okursa; beni hak (dîn) ile Nebî olarak gönderen Zât’a yemin ederim ki; herhangi bir kul bu namazı kılarsa mutlaka Allâh-u Teʻâlâ o kişi için kalbinde hikmet pınarları fışkırtır ve dilini hikmetle konuşturur (da artık o kişi ledünni ilimlerden hissedâr olur ve çok hikmetli sözler konuşmaya başlar). Ayrıca Allâh-u Teâlâ ona dünyanın derdini ve devâsını gösterir (de artık o karşılaştığı her müşkilden kurtuluş yoluna kolayca ulaşır). Beni hak (dîn) ile gönderen Zât’a kasem ederim ki; kim bu namazı tarif edildiği gibi kılarsa o kişi başını son secdeden kaldırmadan (önce) Allâh-u Teʻâlâ onun için (günahlarını) bağışlamada bulunur. Eğer (bu namazı kıldığı Şevval ayından bir dahaki Şevval ayına kadarki zaman zarfında) ölecek olursa kendisi için (günahları hakkında) bağışlanma yapılmış bir şehîd olarak ölür. (sözler konuşmaya başlar). Ayrıca Allâh-u Teâlâ ona dünyanın derdini ve devâsını gösterir (de artık o karşılaştığı her müşkilden kurtuluş yoluna kolayca ulaşır). Beni hak (dîn) ile gönderen Zât’a kasem ederim ki; kim bu namazı târif edildiği gibi kılarsa o kişi başını son secdeden kaldırmadan (önce) Allâh-u Teʻâlâ onun için (günahlarını) bağışlamada bulunur. Eğer (bu namazı kıldığı Şevval ayından bir dahaki Şevval ayına kadarki zaman zarfında) ölecek olursa kendisi için (günahları hakkında) bağışlanma yapılmış bir şehîd olarak ölür. Herhangi bir kul bu namazı seferdeyken (yolculukta) kılarsa Allâh-u Teʻâlâ mutla- ka ona istediği yere gidip gelmeyi kolay eder. Bu kulun borcu varsa Allâh-u Teʻâlâ borcunu ödettirir. Eğer hâcet sahibi ise Allâh-u Teʻâlâ (dan bir isteği varsa Yüce Rabbi) onun dileklerini yerine getirir. Beni hak (dîn) ile gönderen Zât’a yemîn ederim ki, herhangi bir kul bu namazı kılarsa mutlaka Allâh-u Teʻâlâ ona okuduğu her bir harfe ve her bir âyet(-i kerîmey)e mukābil olarak cennette bir mahrefe verir,” Bunun üzerine: “Yâ Rasûlellâh! Mahrefe nedir?” diye sual edilince: “Cennetteki bostanlardır ki, onların ağaçlarından her bir ağacın altında atlı süvari yüz yıl (süratle at koşturarak) gider de sonra onu(n kapladığı alanı gezmeyi) bitiremez.” buyurdu. 1.KAYNAK
ŞEVVAL AYI UTEKA NAMAZI ARAPÇA METNİ
Şevval ayı Uteka Namazı kılınmasında fazilet olan bir namaz olmaktadır.
- (‘Abdülkadir el-Geylânî, el-Gunye, 3/283-284: Ahmed ibnü Ebî Bekr el-Hanbeli, ‘Ikdü’d-dürer ve’l-leâlî, 2/558; Bu namazın uzun rivāyeti için bkz: Ebu’l-Hasen ‘Ali el-Kuraşi el-Hekkäri, Fezailü’l-a’mal, Fäs Temkrūt Nåsıriyye Tekkesi Ktp, rakam:2215, vr:127b-1290) ↩︎