1. Haberler
  2. Ayet ve Hadis
  3. TERAVİH NAMAZININ FAZİLETLERİ

TERAVİH NAMAZININ FAZİLETLERİ

Teravih Namazı nedir İle İlgili Genel Bilgi ve Teravih Namazının Faziletine Dair Hadis-i Şerif ve Rivayetlerin olduğu Ayrı Ayrı Her Gecenin Teravihinin Fazileti 20 Rekat olan teravih namazının ve Ramazân-ı Şerîfte Nafile Namaz kılınmanın faziletlerini sizlere topladık

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

RAMAZAN-I ŞEREF RİSÂLESİ 

TERAVİH NAMAZI İLGİLİ GENEL BİLGİ

1-Terâvih namazı, sünnet-i müekkededir. Hulefâ-i Râşidin (dört büyük halife (Radıyallahu Anh)) buna devam etmiştir. “Kurtubi tefsirinde zikredildiğine göre; Hazret-i Ömer’in (Radıyallâhu Anh), terâvih namazı hakkında: 

Teravih Namazı Hakkında

    “Bu ne güzel bidattir.” buyurması, Efendimiz (Sallallâhzı Aleyhi ve Sellem)’ in terâvih kıldıysa da, bazı kere terketmiş olmasındandır. 

Teravih Namazı Hakkında Hadisi Şerif

Aişe (radıyallahu anha), yeğeni Urve’ye şöyle haber vermiştir: “Rasülüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir gece, gecenin ortasında çıktı da mescitte namaz kıldı. 
Bir takım insanlar da onun namazına uyup beraberinde namaz kıldılar. Sabah olunca, insanlar geceleyin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in mescitte namaz kıldırdığını konuştular. 

Bu haber yayılınca ertesi gece, birinci gecekilerden daha çok insan toplandı ve Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ in beraberinde namaz kıldılar. Sabah olunca, insanlar bunu yine aralarında konuşup yaydılar.

Üçüncü gece mescid halkı iyice çoğaldı. Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem) yine çıkıp namaz kıldı; insanlar da onun namazına uyup namaz kıldılar. Dördüncü gece, mescid, toplanan insanları almaktan yetersiz kaldı. (Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem) de o gece namaza çıkmadı).

Nihayet sabah namazını kıldırmak için çıktı. Sabah namazını kıldırınca yüzünü cemaata karşı yöneltti ve sözlerine şehadet kelimeleriyle başlamasının ardından: “Emmâ ba’d! (Bundan sonra!)” diyerek başladığı hutbesinde, terâvih namazına çıkmamasının sebebini şöyle açıkladı: “Şu muhakkak ki, sizin mescitte toplanmanız bana gizli kalmamıştır. Şu kadar ki, gece namazı üzerinize farz kılınırda sonra onun edasından aciz kalırsınız diye korktum.” buyurdu.

(Buhari Teravih:1, 2/252 Teheccüd:5 Müslim, Müsafirin: 177-178; Ebü Davud, Ramazan:1: Nesai, Kıyamü’l-Leyl:1.4)


İmam-ı Zühri (Radıvallahu Anh) buyurdu ki: 
Rasûlüllah (Sallalldluı Aleyhi ve Sellem) vefat etti. Terâvîh namazı işi, evlerde kılınmak üzere devam edip durdu. Efendimiz (Sallalkilıu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra ise, farz olma korkusu kalktığından Hazreti Ömer (Radıvallahu Anh) buna devam etti ve insanları topladı. Ayrıca Hulefâ-i Râşidin’in işleri de sünnet sayıldığından bu, insanların anladığı manada (sünnette aslı olmayan) bir bidat (sonradan uydurulan bir şey) değildir. Hazreti Osman (Radıyallahu Anlh) da Hazreti Omer (Radıyallahu Anh)’dan sonra terâvihe devam etti ve: 

Teravih namazında hz. Ömer yapılan dua
Ömer bizim mescitlerimizi nurlandırdığı gibi, Allah da onun kabrini nurlandırsın.” buyurdu.

Ali (Radıyallahu Anh)’ın da, terâvihe çıktığında camileri kandiller yanar halde cemaatlerle dolu görünce Ömer (Radıyallahu Anh)’a bu duayı yaptığı rivayet olunmuştur. 


2- Bu namazın niyetinde terâvih namazına veya gecenin kıyamına veya vaktin sünnetine veya ramazân-ı Şerif’in kıyamına niyet edilebilir. Terâvih namazının hepsi bir namaz mesa-besinde olduğundan, her iki rekâtında ayrıca niyet lâzım gelmez, en doğru görüş budur.

3-Terâvihin rekat sayısı hakkında birkaç görüş varsa da, efdal olanı, Ömer (Radıyallâhu Anh), Osman (Radıyallâhu Anh) ve Ali (Radıyallâhu Anh) zamanlarında uygulanan şekliyle yirmi rekât olarak kılmaktır. 
Çünkü Peygamber, (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) dört büyük halifenin sünnetine sıkıca sarılmayı emretmiştir. Sahâbe-i kirâmın ve selef-i sâlihinin tatbikatı da bu yöndedir.

Nitekim: 

Teravih 20 rekat hadis

Atâ ibni Ebî Rabâh (Radıyallahu Anh): “Sahâbe-i kirâm, ramazan ayında yirmi rekat (terâvih), vitri de üç rekat kılarlardı.” demiştir.

(İbn-ü Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehr-i ramazân, no:49, sh:62-63; İbni Ebt Şeybe, no: 7688) 


Teravih kac rekat hadis
Yünus (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:

“Ramazan ayında rastladığım insanlara Ebû Bekr (Radıyallahu Anh)’ın oğlu olan ve Rasülüllâh (Sallallahlı Aleyhi ve Sellem)’in ashabından bulunan Abdurrahman, Sa’id ibni Ebi’l-Hasen ve Mervân el-Abdi (Radıyallahu Anhum) imamlık yapıyorlardı ve onlara (terâvihi) yirmi rekat kıldırıyorlardı.”

(İbnü Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehri ramazân, no:50, sh:63; el-Mervezi,  Kr-yârn-tr raınazâtı, no:57)

4-Terâvih namazı, yatsı namazıyla şafak’a yakın zaman arasındaki süre içinde kılınır. Fukahanın cumhüruna göre; en efdali olanı yat-sının son sünnetinden sonra ve vitirden önce kılınmasıdır. 
Hanefilere göre; terâvihin vakti, yatsı na-mazı ile vitir namazı arasıdır. 
 

5-Terâvih namazı diğer narnazlardan fark-siz olduğu için, namazın sünnetlerini ve adabını ihlâl edici bir hızla kılınmamalıdır. Bunu acele bitirme hususunda maalesef bazı imamlar ve bir kısım cemaat âdetâ yarışmaktadırlar. Hatta bazen ta’dil-i erkânı bile terk ederek, işi namazın ifsadına (bozulmasına) kadar gö-türmektedirler. Allâh-u Te’âlâ cümlemize şuur ihsan eylesin!.. Amin.

6-Terâvih namazında imamın, sünnet mik-tarı kraatten fazla okuyarak uzatması cemaati yormaya ve kaçırmaya sebep olacağından, mekruh sayılmıştır. “Mülteka” gibi fıkıh kitaplarında zikre-dildiği üzere; hergün bir cüz okumak suretiyle bir hatim yapmak, kuvvetli sünnetlerden olduğundan, insanların tembelliğine bakılarak terk edilmez. 
Ama zamanımızdaki ulema, imamın ce-maatin durumuna göre hareket etmesinin uygun olacağını ve cemaati azaltmayacak derecede tilavet yapmasının efdal olduğunu söylemişlerdir. 
Çünkü cemaati artırmak, kıraati uzatmak-tan daha faziletlidir. 


Ama Fâtiha’dan sonra bir veya iki kısa ayetle yetinilmez. “et-Tecnis” isimli eserde şöyle zikredilmiştir:

“Bazı insanlar tervih namazını, Fil Süre-sinden Kur’ân’ın sonuna kadar okuyarak kıl-dırmayı âdet edinmişlerdir. Bu, her rekatta müstakil bir süre okunması hasebiyle pek güzeldir.” Ustadımız Hacı Mahmut Efendi (Kuddise Sırruhu)’nun tatbikatı da böyledir. Zaten zamanımızın halkı ibadete çok hevesli değildir. Bu yüzden onları teşvik edici şekilde davranmanın uygun olduğu, Üstadımızın Üstadı Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise Sırruhu) tarafından da açıklanmıştır. Nitekim meşâyihın bazısı: “Zamanının ehlinin durumunu bilmeyen kişi cahildir” demişlerdir. 
Yine böylece aralarda uzun salevâtlar değil de, Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ve Ehl-i Beyt’ine salevâtla iktifa edilmelidir. Ancak bazılarının yaptığı gibi, oturduğu yerde imamın rükü’a gitmesini bekleyip, rükü’a eğilirken kalkıp rekata yetişmek, samimi mü-minlerin vasıflarından değildir. 


Zira bu gibi haller, Allâh-u Te’âlâ’nın zikrine ve namaza karşı bir gevşeklik ve tem-bellik işaretidir ki, Allâh-u Te’âlâ münafık-lardan bahsederken: 

Teravih Nisa Süresi 142

“Onlar namaza kalktıkları zaman tem-bel tembel kalkarlar.” (Nisa Süresi: 142), 

Teravih Tevbe Süresi: 54
“Onlar namaza ancak kendileri üşenen kimseler olarak gelirler.” (Tevbe Süresi: 54) bu-yurmuştur.
(Meeâlisü’r-Rümi, ismâil Hakkı Btırsevi, Mecâlisü ‘1-va ‘z ve ‘t-tezkir, sh:95, 96)

7-Kişi oruç ve namaz gibi ibadetlerinde, başkasının yapıp yapmamasını göz önünde bulundurmamalıdır. 
Bilakis Allâh-u Te’âlâ’nın rızası için amel etmeli ve Allâh-u Te’âlâ’nın huzurunda olduğunu düşünerek, camileri boş konuşulacak panayır yerlerine çevirmemelidir. Bundan dolayı Ömer ibni Hattab (radıyallahu anh) ramazân-ı şerif girdiğinde: 

Teravih Hz ömer hadis

“Sizin biriniz: Telanca tutarsa tuta-rım, felan tervih kılarsa ben de kılarım’ demekten sakınsın. 
Oruç tutan yahut terâvîh kılan kimse, bunu sadece Allâh için yapsın. Allâh-u Te’âlâ’nın mescidlerinde boş konuşmaları azaltın, sizin biriniz bilsin ki; kendisi namazı beklediği sürece namazın içindedir.”

(İbnül Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehri ramazan, no:3I, sh:55, Abdurrazzak, el-Musannef No:7748, 4/265; İbni Ebî Şevbe, el-Musannef no:8873) 
 



Teravih Namazının Faziletine Dair Hadis-i Şerif ve Rivayetler

Ebû Hureyre (Radıyallahıt Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şeritle Rasülüllâh Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Teravih fazileti ve ilgili hidis-i şerifler

Herkim (Allah’ın mükâratına inanarak) ve ihlâslı olarak ramazânda kaim olursa, kendisi için geçmiş günahlar’ mağfiret olu-nur.”

(Buhâri, 1/37; Müslim, 1/759; Ebü Dâvüd, 2/1371; Tirmizt, 3/808; Nesai, 3/1601; İbni Mâce, 1/1326)

imâm-ı Ahmed’in rivayetinde:

Geleçek günahlar bağışlanır hadis

 “Gelecek günahlar’ da (bağışlanır)” şeklinde bir ilave vardır ki Nesai de “Sünen-i Kübrâ” sında ve Kâsim ibni Esbağ, “Musan-net” inde bu ziyadeyi rivayet etmişlerdir.
(Ali el-Kârt, Mirkatü7-meffitih, No:1296, 3/370; Üchürf, şehr-i ramazcam„sh:84, 91) 

Teravih kılmak Hadis Oruç Farzdır

Abdurrahman ibn-i Avf (radıyallahu anh) ‘dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasülüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “(Ramazan ayı) öyle bir aydır ki Allah-u Te’âlâ onun orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de, onun kıyamını (gecelerini terâvîh ve-ya başka ibadetle ihya etmeyi) sünnet kıldını. Artık kim inanarak ve sırf Allâh rızasını dileyerek orucunu tutar ve gecelerini (terâvih veya başka ibadetle) ihya ederse, ana-sı kendisini doğurduğu gün gibi günahların-dan çıkar.”

(İbn-i Mâce, İlcame:173, 1/421, No:1328; Hafız Meı-vezi, Kıyânı-ıı ramazan, no:9, sh:30-31; İbni an” Şeybe, el-Musannef, 2/420; Ahmed ibni Hanbel, el-Miisned, 1/91, 194-195; Abd ibni Huıneyd, no:158; Nesai, Siinen, 4/158; Bezzar, el-Balım’z-zehhâr, no:1048, 3/256-257, Ebâ Ya el-Miisned, no:863-865, 2/168-170) ,


Bu hadis-i şeriflerle ilgili bazı malumat:

1- Burada geçen “Kıyam” ifadesi aslında “İbadetle meşgul olmak” anlamında olup bura-da maksat; “Ramazân-ı şerit’ gecelerinin ibadet-le ihyâsı”dır.

Bu mübarek gecelerin ne suretle ihya edi-leceği hakkında geniş malumat, “Şa’bân-ı Şerif’ risalemizde (sh: 92-100 tafsilatla zikredilmiştir.

Tabi ki bu ihyâ başlıca,

  • a- “Gecenin ekserisini ibadetle geçirmek”,
  • b- “Yatsı ile sabahı cemaatle kılmak”,
  • c- “Kur’ân-ı Kerim tilâveti”,
  • d- “Namaz kılmak”,
  • e- “Zikir yapmak”,
  • f- “Dini ilimlerle meşgul olmak”
  • g- “Âhiretle ilgili herhangi bir amelde bu-lunmak” gibi tariflerle izah edilebilir.

Ancak ulemâ, bu hadis-i şeriflerde geçen “Ramazân-ı Şerif kıyamı”nı; özellikle yatsı na-mazından sonra kılınan “Terâvih namazı” ile tefsir etmişlerdir. Gerçi yatsı namazının cemaatine her gece devam etmek de kıyam sayılmıştır. Nitekim: 
Teravih Cemaatle Namaz kılmak

Ali (Radıyallahu Anh): “Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece yatsıyı cemaatte kılan kimse, muhakkak onun kıyamını yerine getirmiştir.” (Ali el-Müttalci, Kenzü’l-ınnmâl, no:23480, 8/411) buyurmuştur.

2- Ulema, gece sabaha kadar uykusuz ka-larak ibadet yapmayı mekruh görmüşlerse de, bu, Kadir Gecesi ve bayram geceleri gibi özel bazı geceler hakkında olmayıp, ömür boyu bu-nu devam ettirmekle alâkalıdır. (Münâvt, Feyzu Kadir, No:8901, 11/5938; Ali el-Kari, Mirkatü7- mefâtth, No:1296, 3/370) 

Teravih ve Ramazan Bereketi

Ali (Radıyallahu Anh): “Ömer (Radıyallahu Anh) terâvihi (cemaatle klima sünnetini sürdürmeyi) ancak benden duymuş olduğu bir hadisten almıştır.” deyince, orada bulunanlar: “Ey müminlerin emiri! O hadis nedir?” dediler. O zaman şöyle anlattı: “Ben Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ i şöyle buyururken işitmiştim:

Muhakkak Arş’ın etrafında Allâh-u Te’âlâ’ya ait bir mahal vardır ki o ‘Kutsal avlu’ diye adlandırılmaktadır. Nurdan olan bu mekanda, sayılarını ancak Allâh-u Te’âlâ’nın bilebileceği kadar çok melekler bulunmaktadır ki onlar bir an bile gevşeklik etmeden Allâh-u Te’âlâ’ya sü-rekli ibadet etmektedirler. 
Ramazân ayının geceleri olduğunda, yeryüzüne inmek ve âdemoğulları ile birlikte tervih namazı kılmak için Rablerinden izin isterler. 
Böylece onlar her gece dünyaya inerler. Artık onlara dokunan ya da onların dokun-duğu kimselerin her biri öyle bir saadetle mesud olur ki onun ardından bir daha ebe-diyen bedbaht olmaz.

(Ebu’l-Leys es-Seınerkundl, Tenbihül-ğ4filin, sh:268; el-Ğunye, 2/24; Ahmed ibni Hicâzi, Tuhretii7-ihvO’n, sh:118; Beyhaki, Şu ‘abıt’l-İman, no:3422, 5/278-279; Suyütf, ed-Dürru’l-mensür, 15/565: Ali el-Müttaki, Kenzü’l-ummâl, no:23479, 8/410) 

Teravih ve cennet

Rivayet olunduğuna göre: “Terâvih na-mazı kılan cennete girer ve Ömer ibni Hattab (Rudıyallahü Anh)’ a verilmiş olanın bir misli kendisine verilir. 
Nitekim Allâh-u Te’âlâ ona cennette üç şehir vermiştir ki, hepsi de dünya ve içinde-kilerden otuz kat daha geniştir.” (Ahmed ibni Hiedzi, sh:1 18) 

Teravih Cennet köşk verilir

Muhammed ibni Sirin (Radıyallahu Anh) şöyle buyurmuştur:
“Her kim imamın arkasında yirmi rekat kılarsa, ona cennette yirmi köşk verilir ki, her bir köşk otuz günlük bir ay mesafesidir, her gün ise sizin saymakta bulunduklarınızdan bin se-nedir.” (Ahmed ibni Hicâzî, Tulıfetü1-ihvân, sh:1 18) 

Teravih cennet köşk

Haberde şöyle gelmiştir: “Melek, orucu Allâh-u Te’âlâ‘ya yükselttiğinde, Allâh-u Te’âlâ: “Kulum sana ikram ve ta’zimde bu-lundu mu?” diye sorar.
Oruç da: “Evet Yâ Rabbi! Beni, kendin-ce en değerli olan yere yerleştirdi, namaz ve tervih sofrasına koydu, bana hizmete koyuldu, gözlerini haramdan, kulağını da boş şeylerden korudu.” diye cevap verir.

Bunun üzerine Allâh-u Te’âlâ: “İşte bugün Ben de onu o güçlü padişah (olan Zatım)ın nezdinde dosdoğru bir makama yer-leştireceğim” buyurur. (Abdurrahman es-Safiri, Nüzhetül-mecâlis, 1/146)

Ali ibni Ebi Tâlib (Radıyallâhu Anh) ramazân ayındaki terâvihin faziletini misallerle anlatmak üzere şöyle buyurdu: 

Ramazan-ı şerif risalesi 281. sayfa
Ramazan-ı şerif risalesi 282. Sayfa
Ramazan-ı şerif risalesi 283. Sayfa
Ramazan-ı şerif risalesi 284. Sayfa
Ramazan-ı şerif risalesi 285. Sayfa

Ayrı Ayrı Her Gecenin Teravihinin Fazileti

Ramazanda Ger gecenin Teravih Fazileti

Allâh-u Te’âlâ’nın bu ayın kıyamını nasip etmiş olduğu kimselere ne mutlu! Ne mutlu!

  • İlk gece; terâvîtı kılan kişi anasının kendisini doğurduğu gün gibi günahlarından çıkar.
  • İkinci gece; eğer müminseler ana babası mağfiret olunur.
  • Üçüncü gece; Arş’ın altından melekler kendisine: 

Ameline yeniden başla, geçmiş olan günahların muhakkak senin için bağışlan-mıştır.’ diye seslenir.

  • Dördüncü gece; kendisi için Tevrât, in-Zebür ve Furkan’ı okumuş kadar sevap vardır. 
  • Beşinci gece; Allâh-u Te’âlâ ona Mescid-i Haram’da, Mescid-i Nebevi’de ve Mescid-i Aksâ’da kılmış olanların sevabını verir. 
  • Altıncı gece; Allâh-u Te’âlâ kendisine Beyt-i Ma’mûr’u tavaf eden (rnelek)lerin se-vabını verir. Her taş ve tuğla(ya varıncaya kadar her şey) kendisi için istiğfar eder.
  • Yedinci gece; Müsa (Aleyhisselâm’a kavuşup, Firavun ve Hâmân’a karşı ona yardım etmiş gibi olur.
  • Sekizinci gece; Bedir harbine katılmış gibidir. Ayrıca Allâh-u Te’âlâ ona İbrâhim (Aleyhisselâm)’a verdiği mükâfâtı verir.
  • Dokuzuncu gece; tövbekâr Dâvûd (Aleyhisselâm)’in ibadeti ve Rasülüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in taati kadar Allâh-u Te’â-lâ’ya ibadet etmiş gibidir. 
  • Onuncu gece; Allâh-u Te’âlâ kendisine dünya ve âhirette selâmet nasip eder ve iki cihanın hayırlarını bahşeder. Ayrıca yetmişbin ve daha fazla kişi hakkında şefaatçi kılınır.
  • Onbirinci gece; dünyadan suya kanmış olarak çıkar ve sıratı göz kapan şimşek gibi geçer.
  • Onikinci gece; Allâh-u Te’âlâ kendisine yetmiş adet makbul hac ve makbul umre ecri yazar ve kıyamet günü (mahşere) dolunay gecesindeki ay gibi (nurlu olarak) gelir.
  • Onüçüncü gece; Beyt-i Makdis’i ma’mur etmiş kimseler ve orada mücâvir bulunmuş peygamberler, sıddiklar, şehitler, ve sâlihler gibi sevaplara nâil kılınır ve kıyamet günü bütün kötülüklerden emin ola-rak (mahşere) gelir.
  • Ondördüncü gece; Kadir Gecesine ulaşıp, Haceru’l-Esved ile Makam-ı İbrâhim arasında namaz kılmış gibi olur ve melekler onun tervih kılmış olduğuna dair şahit ola-rak (mahşere) gelir. Bu nedenle kıyamet gü-nünde Allâh-u Te’âlâ kendisini (zor bir hesapla) muhasebeye tâbi tutmaz.
  • Onbeşinci gece; Allâh-u Te’âlâ duasını kabul eder, hâcetini görür, anlatanların tarif edemeyeceği kadar kendisine mükafat verir. Ayrıca melekler, özellikle Arş’ı ve Kürsi’yi taşıyan melâike kendisine salâtta bulunurlar (feyiz ve rahmet yağdırırlar).
  • Onaltıncı gece; kabrinden: ‘Şahitlik ederim ki; Allâh-u Te’âlâ’dan başka hiçbir ilah yoktur. Yine şehâdet ederim ki; Mu-hammed (Sallalldhu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve Rasülüdür diye nida ederek (kelime-i şehadet getirerek) kabrinden çıkar. Böylece Allâh-u Te’âlâ kendisine cehennemden kur-tuluş beratı ve cennete giriş beratı yazar.
  • Onyedinci gece; cennetteki makamını görmedikçe dünyadan çıkmaz,kendisine pey-gamberlerin sevâbmın bir misli bağışlanır.
  • Onsekizinci gece; mücahitlerin ve şehit-lerin ecrine nail kılınır ve bir melek kendisi-ne: ‘Ey Allâh’ın kulu! Muhakkak ki Allâh-u Te’âlâ senden de anan babandan da razı ol-muştur’ diye nida eder.
  • Ondokuzuncu gece; Allâh-u Te’âlâ ken-disine dünya ve âhiret sıkıntılarına karşı kâfi gelir ve Firdevs (cennetin)de derecelerini yükseltir.  
  • Yirminci gece; Rasülüllâh (Sallallâhu A-levhi ve Sellenı)İ görmeden, kendisini cennetle müjdelemeden ve melekler onu ziyaret et-meden dünyadan çıkmaz.
  • Yirmibirinci gece; Allâh-u Te’âlâ ken-disine cennette nurdan bir köşk bina eder ve ona göktekilerle yerdekiler sayısınca sevap yazar.
  • Yirmiikinci gece; Allâh-u Te’âlâ ona Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in iim-metinden yetimleri ve dullar’ doyuran her-kes kadar ecir yazar. Böylece o, kıyamet gü-nüne hertürlü gamdan ve kederden emin olarak gelir.
  • Yirmiüçüncü gece; Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in ümmetinin esirlerini satın alıp onları âzât etmiş gibi (sevaba nâil) olur. Ve Allâh-u Te’âlâ kendisine cennette bir şehir bina eder.
  • Yirmidördüncü gece; Allâh-u Te’âlâ amel defterini ona sağ elinden verir, kendisi-nin yirmidört adet makbul dua hakkı olur.
  • Yirmibeşinci gece; Allâh-u Te’âlâ ölüm meleğini ona en güzel bir surette gönderir de o onu, bitmez tükenmez nimetlerle müjdeler. Ayrıca Allâh-u Te’âlâ ondan kabir aza-bını kaldırır. 
  • Yirmialtıncı gece; cennet kendisine aşık olur ve Allâh-u Te’âlâ onun için kırk senelik sevap yükseltir. Yirmiyedinci gece; Allâh-u Te’âlâ Rıd-vân’a cennet kapılarını onun için açmasını em reder. 
  • Yirmisekizinci gece; Allâh-u Te’âlâ me-leklere kendisine cehennem kapılarını kit-lemelerini emreder. Ayrıca onun cennette bin derecesini yükseltir.
  • Yirmidokuzuncu gece; Allâh-u Te’âlâ ona Eyytıb (Aleyhisselâm)’ belasına karşı (sabretme) sevabı gibi ecirler yazar ve kötü-lüklerini kendisine örter. 
  • Otuzuncu gece olduğu zaman; Allâh-u Te’âlâ: `Ey Benim (terâvih namazlarını bitiren) kulum! Cennet meyvelerinden ye, Selsebir gözesinden yıkan ve Kevser suyundan iç, Ben senin Rabbinim; sen de Benim kulum-sun’ buyurur. 

Böylece bir münadiye gökyüzünden doğru (Kendisi adına): `İşte bunlar azabımdan âzâtlılarımdır! İzzim, celalim ve yüce makamım hakkı için; Muhammed (Sallallâhu Alevhi ve Sellem)’in ümmetinden oruç tutanları cennete girdire-ceğim!’ diye nida etmesini emreder.”

(Kitâbu 7- ınevâ ‘iz ft Zühretii’r-riyâd, İsmail Hak-ki, Mecâlisii7-va’z ve’t-tezkir, sh:88-90, Osman el-Hobevi, sh: 16,17; Muhammed Hayri, Mecâlis-i Hayriyye ve ınerâtih-ı ihniyye, sh:15-99) 
 


Ramazân-ı Şerîfte Nafile Namaz

Ramazanda-nafile-namaz-kılmak

Aişe (radıyallahu anha)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasülüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kul oruçlu olarak sabahlarsa, mutlaka kendisi için gök kapıları açılır, uzuvları kendisi adına tesbih eder(; diliyle zikretmese de, bütün âz’asi zikreder). 

Bir de (gün, gece) perde(si)yle örtününceye kadar dünya semasının ehli kendisi için istiğfar eder. Bu durumda nafıle olarak bir veya iki rekat kılacak olursa, gökler kendisi için nur olarak parlar ve iri gözlü, beyaz tenli cariyeterden eşleri: ‘Ey Allah! Onu al, bize getir. Gerçekten biz onu görmeye aşık olduk’ derler. 
Tehlil yahut tesbiti veya teklifi- getirecek olursa, (gün, gece) perde(si)yle örtününceye kadar sevabını yazmak üzere onları yet-mişbin melek karşılar.”

(Beyhaki, no:3319, 5/212-213; Ilmi Adivv, el-Kâmil, 2/547-548; Zehebi, el-Mi,ân, 1/391; Siiyırtf, ed-Diirrii’l-mensıır,1/437; Ali el-Miittaki, Kenzii’l-unnâl, no:23630, 8/455) 

Ramazanda-nafile-namaz-kılmak-fazileti

Ebü Sa’id (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

Onun (ramazân-ı Şerif ayinin} her hangi bir gecesinde namaz kılan mümin bir kula, mutlaka Allâh-u Tealâ, her secdesine karşılık bin beşyüz sevap yazar. Bir de ona cennette kırmızı yakuttan bir köşk bina eder ki, onun altmış bin kapısı vardır. O köşklerden biri de kırmızı yakutla donanmış altındandır.

( Beyhaki, ‘abu 1- itnân, ııo:3362, 5/241-242; Bezzâr, el-Üchârt, Fedâil-ü şehr-i ramazân, sh:63-64; Miinziri, et-Tergib, 2/93-94; Ali el-Müttaki, Kenzül-ümmal 8/470, No:23706)

İşte bu hadis-i şerifler, ramazân-ı şerifte kılınan nafıle namazların, diğer aylara nispetle ne kadar daha değerli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Zaten kitabımızın birkaç yerinde geçen, Selman (radıyallahu anh) hadis-i şerifınde: “Ramazân-ı Şerif ayında yapılan bir nafile ibadet, diğerlerindeki bir farza denk-tir.” buyrulmuştur. 

(Beyhaki, Şu’abu ‘l-iman no:3362. 5/241-242 Bezzar, el-Üchuri, Fedail-ü şehr-i ramazan, sh:63-64; Münziri, et-Tergib, 2/93-94; Ali el-Müttaki, Kenzü’l-ummal:8/470, No:23706)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
TERAVİH NAMAZININ FAZİLETLERİ
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

BİLGİŞAH ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!